11 Ağustos’un Unutulmaz Destanı: Bir Kahramanlık ve Vefa Hikayesi
Bundan tam 8 yıl önce, 11 Ağustos 2017’de, Türkiye’nin yüreğine kor gibi düşen bir haberle sarsıldık. O gün, vatan toprağının her karışını korumak için mücadele eden kahramanlarımızın arasına, adı tarihe altın harflerle yazılan iki yiğit daha katıldı: Şehit Eren Bülbül ve Şehit Astsubay Kıdemli Başçavuş Ferhat Gedik. Maçka’da terör örgütü mensuplarıyla girilen çatışmada, 15 yaşındaki bir fidanın, Eren’in, vatan aşkıyla tutuşan yüreği ve onun güvenliğini sağlamak için canını siper eden Astsubay Gedik’in fedakarlığı, milletimizin ortak hafızasına kazındı.
Bu olay, sadece bir çatışma anından ibaret değildi. O, milli şuurun ve manevi değerlerin ete kemiğe bürünmüş haliydi. Eren Bülbül, teröristlerin yerini güvenlik güçlerine göstermekten çekinmedi. O küçücük bedeniyle, vatanına olan sevgisini, korkusuzca ortaya koydu. O, sadece bir çocuk değil, aynı zamanda bu vatanın asil ruhunun bir temsilcisiydi. Onun masumiyeti ve cesareti, vatan sevgisinin yaşı olmadığını, milletimizin her ferdinin gerektiğinde bir kahramana dönüşebileceğini gösterdi.
Astsubay Ferhat Gedik ise, “İyi ki varsın Eren” diyerek çıktığı yolda, bu cümlenin hakkını son nefesine kadar verdi. Eren’i korumak için kendini siper etmesi, bir askerin görev bilincinden çok daha öteydi. Bu, insanlık onurunun, vefanın ve kardeşliğin en saf haliydi. Bir askerin, bir sivilin, hele ki bir çocuğun hayatını kurtarmak için kendi hayatından vazgeçmesi, ancak “şehitlik” gibi yüce bir mertebeyle açıklanabilir.
Şehitlik, dinimizde en yüksek makamlardan biridir. Kur’an-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde müjdelenen bu mertebe, Allah yolunda canını feda edenlere nasip olur. Şehit Eren Bülbül ve Şehit Ferhat Gedik de, vatanlarını koruma uğruna verdikleri bu mücadeleyle, hem bu dünyada hem de ahirette en yüce makama eriştiler. Onların kanı, bu toprakların bekasını ve bağımsızlığını perçinledi.
Bu olay, millet olarak hissettiğimiz milli şuurun ve gururun bir timsali haline geldi. Her 11 Ağustos’ta, Eren’in gözlerindeki ışık ve Ferhat Gedik’in fedakarlığı, bize kim olduğumuzu, hangi değerler uğruna yaşadığımızı bir kez daha hatırlatıyor. Vatan sevgisi, bayrak sevgisi, birlik ve beraberlik ruhu, bu iki kahramanın anısıyla daha da güçleniyor. Onlar, bu vatanın nasıl zorluklarla ayakta durduğunu, ne bedeller ödendiğini gösteren birer abide oldular.
Eren Bülbül ve Ferhat Gedik’in hikayesi, yalnızca bir hüzün hikayesi değildir. O, aynı zamanda bir gurur vesilesidir. Bizler, bu topraklarda yaşayan her bir birey olarak, onların mirasına sahip çıkmakla yükümlüyüz. Vatanımıza, bayrağımıza, değerlerimize sahip çıkarak, onların fedakarlıklarını boşa çıkarmamalıyız.
Bu vesileyle, tüm şehitlerimizi, özellikle de Eren Bülbül ve Astsubay Kıdemli Başçavuş Ferhat Gedik’i rahmetle, minnetle ve dualarla anıyorum. Ruhları şad, mekanları cennet olsun. Onların bize bıraktığı en değerli miras, bu vatanın yılmaz ve yıkılmaz olduğunu gösteren o kahramanlık destanıdır.
Haber Yorum: Yalçın Çelik