Blog

  • Hepimizin ortak sorumluluklarımız var

    Hepimizin ortak sorumluluklarımız var

    Kurban Bayramı ve Çevre Hassasiyeti: Ortak Sorumluluklarımız

    Kurban Bayramı’nın bereketini yaşarken, doğayı koruma sorumluluğumuz da aynı derecede önem taşımaktadır. 5-11 Haziran Çevre Koruma Haftası ile aynı döneme denk gelen bu kutlu günler, bizlere ibadetle birlikte çevreye olan vefamızı hatırlatma fırsatı sunuyor. İslam’ın temel prensiplerinden biri olan “Temizlik imanın yarısıdır”, bu bayramda çevreyi koruma bilincimizin mihenk taşıdır.

    Rakamlardaki Gerçekler: Atık Yönetiminin Önemi

    Türkiye’de her yıl milyonlarca küçükbaş ve büyükbaş hayvan kurban edilmekte. 2024 verilerine göre, ülke genelinde 2,2 milyon küçükbaş ve 500 bin büyükbaş hayvan kesildi. Bu yüksek rakamlar yaklaşık 67 bin ton organik atığın doğaya karışma riskini doğuruyor. Yönetilmezse çevresel kirliliğe yol açabilecek bu süreç, bilinçli adımlar ile verimli bir döngüye çevrilebilir.

    Atık Yönetiminde Mühendis Gözüyle Beş Altın Kural

    1. Hijyenik Kesim Alanları Kullanılmalı

    – Belediyeler tarafından kurulan, drenaj ve beton zeminli kesimhaneler hem halk sağlığı hem de çevre için en güvenli tercihtir.

    2. Organik Atıkları Doğaya Kazandırın

    – Deri ve ince bağırsak gibi organik parçalar, kompost yöntemiyle toprağa geri kazandırılabilir.

    3. Sıvı Atıkları Kontrol Edin

    – Kan ve yıkama suları doğrudan kanalizasyona değil, geçici depolara yönlendirilmelidir. Ardından, belediye arıtma tesislerinde işlenerek çevreye zarar vermesi önlenmelidir.

    4. Etin Muhafazasına Dikkat Edin

    – Sıcak havalarda etin bozulmasını önlemek için +4 °C sıcaklıkta korunması gerekir. Bu hem gıda güvenliği hem de israfın önlenmesi için hayati önem taşır.

    5. Eğitim, Denetim ve Teşvik Sisteminin Güçlendirilmesi

    – Okullarda atık bilinci dersleri verilerek çevre farkındalığı artırılmalı,

    – Belediyelerde mobil denetim ekipleri kurularak kesim süreci kontrol edilmeli,

    – Organik gübre üretimine teşvik verilerek çevre dostu projeler desteklenmelidir.

    Bayramda Çevre Temizliği İçin Pratik Öneriler

    – Kurban Poşeti Kullanımı: Biyobozunur ve delinmeye dayanıklı torbalar tercih edilerek sıvı sızıntısı önlenebilir.

    – Soğutmalı Çöp Konteynerleri: Büyükşehirlerde kurban atıklarının bertarafında özel konteynerler kullanılmalı.

    – Mahalle Gönüllüleri Oluşturulmalı: Yaşlı ve engelli bireylerin atıklarını taşımak için gönüllüler görev almalı.

    Gelecek Nesillere Temiz Bir Çevre Bırakalım

    Ben Yalçın Çelik, savunma sanayisinde çalışırken de, sınıfta motor teknolojisi anlatırken de “temiz iş, temiz çevre” anlayışıyla hareket ettim. Kurban Bayramı, sadece paylaşmanın değil, çevre bilinci açısından da bir sınav günüdür.

    Geliniz, bu bayram: “Kurbanımız ibadet, temizliğimiz şehadet olsun.”

    Atıklarımızı doğaya değil, berekete dönüştürelim. Çocuklarımıza, çöplerle değil; çiçek kokularıyla bezeli bayramlar bırakalım.  

    Bayramınız mübarek, çevreniz tertemiz olsun!

  • Barış, kardeşlik ve maneviyatın çağrısı

    Barış, kardeşlik ve maneviyatın çağrısı

    Kurban Bayramı Öncesi Tüm Gönüller Aynı Dilekte Buluştu: Barış, Kardeşlik ve Maneviyatın Çağrısı

    Arefe günü yaklaşırken, Türkiye ve İslam dünyası Kurban Bayramı’nın bereketli iklimine hazırlanıyor. Bayram öncesi yükselen en anlamlı dilek ise: Dünyaya barış, insanlığa huzur, Gazze’ye umut…

    Mübarek Kurban Bayramı’nın arifesinde, yeryüzünün dört bir yanında milyonlarca insan dualarını aynı göğe gönderiyor. Bu yılın temennisi, her zamankinden daha gür sesle yankılanıyor: Zulmün sona erdiği, çocukların korkusuzca uyuduğu, kardeşliğin sınır tanımadığı bir dünya…

    Gazze İçin Yükselen Dualar: Bayram Öncesi Sessiz Feryat

    Özellikle Gazze’de aylardır süren zulüm, milyonların yüreğini dağlamaya devam ediyor. Kurban Bayramı yaklaşırken yapılan yardımlar, gönderilen kurban vekaletleri ve dualar, Filistin halkına yalnız olmadıklarını hatırlatıyor. Türkiye’den ve dünyanın pek çok ülkesinden gönderilen destekler, gönüller arasında görünmez köprüler kuruyor.

    Maneviyatın Doruk Noktası: Arefe Günü ve Kalplerde Arınma

    Bayramın habercisi Arefe günü, Müslümanlar için sadece hazırlık değil; gönül arınmasının ve tefekkürün de zirve noktasıdır. İnsanlar, bu özel günde iç hesaplaşmalarla yüzleşiyor, kırgınlıkları geride bırakıyor, yeni bir sayfa açmanın huzurunu yaşıyor. Özellikle bu yıl, dünya barışı ve insanlık onuru için edilen dualar daha da anlam kazanıyor.

    Paylaşmanın En Güzel Hâli: Kurban, Yalnızca Et Değil, Umut Da Dağıtıyor

    Kurban Bayramı, yalnızca bir ibadet değil; dayanışmanın ete kemiğe bürünmüş hâlidir. Kesilen kurbanlar sadece sofralara değil, kalplere de bereket taşıyor. Bu yıl Türkiye’de ve birçok ülkede yüz binlerce ihtiyaç sahibine ulaşacak kurban etleri, umudun ve kardeşliğin paylaştırıldığı sofraları kuracak.

    Birlikte Daha Güçlüyüz: Bayram, Toplumsal Uyanışın Vesilesi

    Kurban Bayramı öncesi camilerde okunan hutbelerden televizyon ekranlarına, sosyal medya kampanyalarından sivil toplum çağrılarına kadar her alanda ortak bir ses yükseliyor: Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır. Bu bayramda yalnızca sofralar değil, kalpler de birleşsin. Her selam, her ziyaret, her tebessüm birliğe hizmet etsin.

  • Taşmedreseli Ülkücüler bir araya geldi

    Taşmedreseli Ülkücüler bir araya geldi

    Taşmedreseli Ülkücüler Genel Başkanı Mehmet Yamtar Çelik,  gençlerle buluştu.

    Milliyetçi Hareket Partisi Genel Merkezi’nde bulunan Taşmedreseli Ülkücüler Genel Merkez binasında gerçekleşen buluşmada Çelik, gençlerle eğitim, milli bilinç, vatan ve millet sevgisi gibi konular üzerine samimi bir sohbet gerçekleştirdi.

    Konuşmasında gençliğin tarihsel misyonuna dikkat çeken Çelik, “Gençlerimiz geçmişin şanlı mirasını taşıyan, bugünün umudu, yarının teminatıdır. Ülkücü hareketin özünde vatan, millet, bayrak ve din sevgisi yer alır. Bu değerler bizim için sadece birer kavram değil, yaşanması gereken inançlardır,” ifadelerini kullandı.

    Gençlerin ahlaki, manevi ve milli değerlerle yetişmesinin toplumun geleceği açısından hayati öneme sahip olduğunu vurgulayan Çelik, “Bizler, kökü mazide olan bir davanın taşıyıcılarıyız. Bu dava, dün olduğu gibi bugün de Türk gençliğini aydınlatmaya devam edecektir.” dedi.

    Çelik, gençliğe yönelik yapılan çalışmaların artırılması gerektiğini belirterek, Taşmedreseli Ülkücüler Teşkilatı olarak her zaman gençlerin yanında olduklarını ve onların milli şuura sahip bireyler olarak yetişmelerini desteklediklerini ifade etti.

    Buluşma, soru-cevap bölümüyle son buldu.

  • Geleceğe açılan kapı

    Geleceğe açılan kapı

    Hayat Boyu Öğrenme: Geleceğe Açılan Kapı

    Gelişen ve dönüşen dünyamızda, bilgi artık yalnızca sınıflarda edinilen bir olgu olmaktan çıktı. Hayatın her anı, öğrenme sürecinin bir parçası haline geldi. İşte tam da bu noktada, Hayat Boyu Öğrenme Haftası bizlere önemli bir gerçeği hatırlatıyor: Eğitim, sadece belirli yaş aralıklarında değil, ömür boyu süren bir yolculuktur. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yürütülen bu haftanın temel amacı, öğrenmenin her yaşta, her koşulda devam ettiğini vurgulamak ve bireyleri bu süreçlere aktif olarak katılmaya teşvik etmektir. İster bir zanaat ustası olun, ister akademisyen, isterse bir öğretmen… Herkesin öğrenmeye ve gelişime açık olması, toplumların ilerlemesi adına büyük bir gerekliliktir.  

    Bilgi ve Teknoloji Çağında Sürekli Eğitim

    Özellikle teknik ve mühendislik alanlarında, sürekli değişen teknolojiye ayak uydurabilmek için bilgi güncelleme kaçınılmaz bir zorunluluk haline gelmiştir. Bugünün dünyasında, gelişen teknoloji, otomasyon ve mekatronik gibi alanlar büyük bir hızla ilerlerken, uzmanların bu gelişmeleri takip etmeleri elzemdir. Teknik eğitimin temel taşlarından biri olan Hayat Boyu Öğrenme, bireylerin yeni teknikleri ve yaklaşımları benimsemelerine olanak tanır.  

    Vatan, Millet, Devlet Bilinciyle Eğitime Destek

    Eğitim, sadece bireysel gelişim için değil, vatan, millet ve devlet bilincinin güçlenmesi adına da önemli bir araçtır. Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi: Hayatta en hakiki mürşit, ilimdir, fendir.”  Eğitime verilen değer, bir toplumun medeniyet seviyesini belirler.  

    Öğrenmekten Vazgeçmeyenler Kazanır!

    Toplumların ilerleyebilmesi için bireylerin bilgiye açık olmaları gerekir. Bu yüzden her birey kendi alanında yeni şeyler öğrenmeye ve bildiklerini başkalarına aktarmaya devam etmelidir. Hayat Boyu Öğrenme Haftası, bizlere bu sürecin ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.  

    Öğrenmek, İnsan İçin Vazgeçilmez Bir Yolculuktur

    Peygamber Efendimiz (s.a.v.), öğrenmenin önemine vurgu yaparak, “İlim talep etmek her Müslüman’a farzdır”. buyurmuştur. Bu kutlu söz, bilginin sadece bir araç değil, aynı zamanda bireyin hayatını şekillendiren bir temel olduğunun açık bir göstergesidir. Öğrenmek, yalnızca okul sıralarında başlayan ve belli bir yaşta sona eren bir süreç değil; hayatın her anında, her durumda devam eden kutsal bir görevdir. Gerek teknik ve mesleki eğitimlerde gerekse toplumsal ve ahlaki değerler üzerinde bilgi sahibi olmak, bireyi ve toplumu ileriye taşıyan güçlü bir etkendir. Hayat Boyu Öğrenme Haftası, ilim ve hikmetin daimî olması gerektiğini hatırlatan bir vesiledir. Bilgi, insanı karanlıktan aydınlığa çıkaran en güçlü ışıktır. Öğrenen ve öğrendiğini faydalı işler için kullanan kişiler, toplumun yükselmesine katkı sağlar. Bugün öğrendiğimiz her yeni bilgi, yarının inşasınında bir temel taşıdır. 

    Hayırda yarışmak ve ilmi yaşamak için öğrenmeye devam!

    “Bilen değil, öğrenmeye açık olan kazanır.”

  • Sağlıklı bir gelecek için adım atın

    Sağlıklı bir gelecek için adım atın

    Her yıl 31 Mayıs’ta kutlanan Dünya Tütünü Bırakma Günü, tütün kullanıcılarına sağlıkları üzerinde düşünmeleri ve bu zararlı alışkanlıktan kurtulmaları için bir fırsat sunuyor. Ben, bu konunun önemini vurgulamak ve sizleri tütünü bırakmaya teşvik etmek istiyorum.

    Dünya Tütünü Bırakma Günü: Sağlıklı Bir Gelecek İçin Adım Atın

    Tütün kullanımı, dünya genelinde önlenebilir ölümlerin başlıca nedenlerinden biridir. Tütün dumanında bulunan binlerce kimyasal madde, kanser, kalp hastalıkları, solunum yolu hastalıkları ve daha birçok sağlık sorununa yol açmaktadır. Pasif içicilik de bu riskleri beraberinde getirmektedir; sevdiklerinizi de tehlikeye atmamak için tütünü bırakmak elzemdir.

    Türkiye’de her yıl binlerce insan tütün kullanımına bağlı hastalıklar nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Tütün, sadece kullanıcının değil, çevresindeki insanların da sağlığını tehdit etmektedir. Bu nedenle, tütünü bırakmak sadece kişisel bir karar değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluktur.

    Ülkemizdeki Yasal Tedbirler

    Türkiye, tütün kullanımını azaltmak ve halk sağlığını korumak amacıyla çeşitli yasal tedbirler almıştır. 2008 yılında yürürlüğe giren “Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun” ile kapalı alanlarda tütün ürünleri kullanımı yasaklanmıştır. Bu yasak, restoranlar, kafeler, iş yerleri ve toplu taşıma araçları gibi birçok alanı kapsamaktadır. Ayrıca, tütün ürünlerinin reklam ve tanıtımının yasaklanması, paketler üzerinde sağlık uyarılarının bulunması ve tütün ürünlerinin fiyatlarının artırılması gibi tedbirler de alınmıştır. Bu yasal düzenlemeler, tütün kullanımını azaltmada önemli bir rol oynamaktadır.

    Tütünü Bırakma Önerileri

    Tütünü bırakmak kolay bir süreç değildir, ancak imkansız da değildir. İşte size bu süreci kolaylaştıracak bazı öneriler:

    1.Kararlılık: Tütünü bırakma kararı almak ve bu kararda direnmek en önemli adımdır. Kendinize bir tarih belirleyin ve o tarihten itibaren tütünü tamamen bırakın.

    2.Doktor Desteği: Tütünü bırakma sürecinde doktorunuzdan destek alabilirsiniz. Nikotin replasman tedavileri ve ilaçlar bu süreci kolaylaştırabilir.

    3.Sosyal Destek: Ailenizden ve arkadaşlarınızdan destek alın. Onlarla paylaşımda bulunmak ve motivasyonunuzu yüksek tutmak önemlidir.

    4.Spor ve Sağlıklı Beslenme: Düzenli egzersiz yapmak ve sağlıklı beslenmek, tütünü bırakma sürecinde size yardımcı olacaktır. Spor, stresi azaltır ve vücudunuzun toksinlerden arınmasına yardımcı olur.

    5.Alternatif Yöntemler: Meditasyon, yoga ve nefes egzersizleri gibi alternatif yöntemler, tütünü bırakma sürecinde sakinleşmenize ve stresi yönetmenize yardımcı olabilir.

    6.Tütünü Hatırlatan Ortamlardan Uzak Durun: Tütün kullanılan ortamlardan uzak durmak ve tütün kullanma alışkanlığınızı tetikleyecek durumlardan kaçınmak önemlidir.

    Tütünü bırakmak, maddi ve manevi sağlığınız yanısıra geleceğiniz için atabileceğiniz en önemli adımlardan biridir. Bu süreçte kararlı olmak ve gerekli desteği almak, başarılı olmanızı sağlayacaktır. Unutmayın, tütünü bırakmak sadece kendi sağlığınız için değil, sevdiklerinizin sağlığı için de önemlidir.

    Dünya Tütünü Bırakma Günü’nde, bu zararlı alışkanlıktan kurtulmak için bir adım atın ve sağlıklı bir yaşamın kapılarını aralayın. 

    Sağlıklı günler dilerim.

  • Bahçeli: Ülkücü şehitler davalarının adamıdır

    Bahçeli: Ülkücü şehitler davalarının adamıdır

    Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, kalp kapakçığı operasyonunun ardından ilk kez kamuoyunun karşısına çıkarak, 27 Mayıs Ülkücü Şehitleri Anma Programı kapsamında Kızılcahamam’da düzenlenen törende konuştu.

    Her yıl olduğu gibi bu yıl da Ülkücü Şehitler Anıtı’na karanfil bırakan Bahçeli, MHP teşkilatlarının oluşturduğu uzun kortej eşliğinde alana giriş yaptı. Anıtta Kur’an-ı Kerim tilaveti ve dualarla başlayan programda Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı, Taş Medreseliler, TÜRKAV, Kamu-Sen ve yurdun dört bir yanından gelen ülkücüler katıldı. 

    Kalabalık bir katılımla gerçekleştirilen törende konuşan MHP Lideri Devlet Bahçeli, “Şehitlik en yüce makamdır, fedakârlığın nişanesidir. Ülkücü şehitler dönemlerinin değil, davalarının adamı olmuşlardır. Hayatlarını ülküye, ilkelere ve Türk milletine adamışlardır,” diyerek duygusal ve güçlü bir mesaj verdi. Bahçeli, aynı zamanda ülkücü şehitlerin aziz hatırasını yad etti.

    Bahçeli, konuşmasında şunlara yer verdi: “Şehitlerimiz hayatlarını günübirlik heveslere değil, büyük Türk milletinin geleceğine adamışlardır. Menfaate boyun eğmemiş, geçmişe sırt çevirmemişlerdir. Egolarını erdemlerinin önüne koymamış, davalarının kitabını canlarıyla yazmışlardır. Türk milliyetçiliğini suçlamaya çalışanlar, maskelerinin ardına saklanan fitne odakları bilmelidir ki; bu millet şehitlerinin izinden yürümekten asla vazgeçmeyecektir.”dedi.

    Bahçeli, konuşmasının devamında, Türk milletinin tarihsel yürüyüşünde ülkücülerin taşıdığı misyona da dikkat çekti: “Ülkücüler, Ötüken’den atılan adıma, Söğüt’ten yükselen çağrıya sadık kalan, tarihin nabzını damarlarında taşıyan soylu insanlardır. Ülkücü şehitler, Türk milletinin irade ve iftihar cevherleridir.” diye konuştu.

    Konuşmasını, “Şehitler ölmez, davamız sönmez. Aziz hatıralarına saygı ve minnetle, başta Başbuğ Alparslan Türkeş olmak üzere, tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimize sağlıklı ömürler diliyorum. Allah razı olsun, ruhları şad olsun,” sözleriyle tamamlayan Bahçeli, partililerin yoğun ilgisi eşliğinde anıttan ayrıldı.

    Bu anlamlı konuşma, Bahçeli’nin geçirdiği kalp operasyonu sonrası kamuoyuna yaptığı ilk açıklama olması bakımından da dikkat çekti. Liderin sözleri, ülkücü camiada derin yankı uyandırdı ve sosyal medya platformlarında da geniş yer buldu.

    Lider Devlet Bahçeli’nin bu çıkışı, hem sağlık durumuna dair olumlu bir mesaj verirken hem de milliyetçi-ülkücü hareketin kararlılığını ve tarihsel bağlılığını yeniden gündeme taşıdı. Türk siyasi hayatında iz bırakan ülkücü şehitlerin hatırası, bu vesileyle bir kez daha milletin hafızasında tazelendi.

    Haber: Yalçın ÇELİK

  • Etik Değerler Olmadan Teknolojik Gelişim Yetersiz Kalır

    Etik Değerler Olmadan Teknolojik Gelişim Yetersiz Kalır

    25 Mayıs Etik Günü kapsamında etik ilkelerin mühendislik ve teknoloji dünyasındaki yerinin hayati önem taşıyor. Bilimsel gelişmelerin toplum yararına olabilmesi için etik temellere dayanması gerekir. “Teknoloji yalnızca bir araçtır; onu nasıl kullandığınız, hangi değerlerle yönlendirdiğiniz esas meseledir.

    Etik ve Teknoloji: Geleceği Şekillendiren İkili

    Otomasyon sistemleri ve dijital platformların hayatın her alanına nüfuz ettiği günümüzde etik ilkelerin göz ardı edilmesinin büyük riskler taşır. Şeffaflık, adalet, hesap verebilirlik ve insan haklarına saygı gibi temel etik prensiplerin, teknoloji üretim süreçlerinde ve uygulamalarında öncelikli olması gerekir. Mühendislik, sadece cihaz ya da sistem üretmek değildir. Aynı zamanda bu sistemlerin toplumla uyum içinde, güvenli ve adil bir şekilde çalışmasını sağlamaktır. Bu da ancak etik kurallarla mümkündür. Geleceğin inşasında teknolojik ilerlemelerin yanında etik değerlerin de temel taş olması gerekir.

    Genç Nesillerin Etik Bilinçle Yetiştirilmesi Gerekiyor

    Eğitimci kimliğiyle gençlerin mesleki gelişiminde önemli rol üstleniyoruz. Özellikle mühendislik ve teknoloji alanındaki öğrencilerin etik eğitimle desteklenmesi şart oldu. Üniversitelerde mühendislik eğitimi alırken gençlerimize sadece teknik bilgi değil, etik düşünme becerisi de kazandırmalıyız. Bu bilinç, onları sadece iyi birer mühendis değil, aynı zamanda sorumluluk sahibi bireyler yapar. Etik eğitiminin müfredata entegre edilmesinin bir tercih değil, zorunluluk olması gerektiğini ifade ederek, bu konuda üniversitelerin, akademik kurumların ve Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) daha fazla inisiyatif alması çağrısında bulundu.

    Kurumsal Etik Kültürü Şart

    Bireysel etik farkındalığın ötesinde kurumsal düzeyde de etik kültürünün yaygınlaştırılması gerektiğini vurguladı. Kamu kurumlarından özel sektör kuruluşlarına kadar her alanda etik kodların belirlenmesi, çalışanların bu kurallarla hareket etmesi ve ihlallerin caydırıcı şekilde denetlenmesi gerektiğini dile getirdi. Etik sadece kişisel bir sorumluluk değil; kurumsal yapının temel direğidir. Bir şirket ya da kurum etik davranmıyorsa, o yapının sürdürülebilirliği sorgulanmalıdır. Etik kuralların rehber değil, temel alınması gereken bir yaşam biçimi olmalıdır.

    Etik Günü’nde Topluma Çağrı: Değerlerimize Sahip Çıkalım

    Türk milletinin tarih boyunca adalet, dürüstlük ve hakkaniyet gibi değerlere büyük önem verdi. Bu mirasın günümüz toplumuna da ışık tutması gerektiğini söyledi. “Etik, sadece akademik ya da mesleki bir konu değil; toplumsal bir sorumluluktur. Bizler, tarihsel değerlerimizden aldığımız ilhamla, modern dünyada da etik ilkeleri korumakla yükümlüyüz.

    Geleceğe Dair Vizyon: Sorumlu Mühendislik, Şeffaf Teknoloji

    Teknolojinin geleceğine dair değerlendirmemiz ise önümüzdeki yıllarda mühendislik uygulamalarında etik denetim sistemlerinin daha fazla öne çıkacağını, veri güvenliği ve bireysel mahremiyetin en önemli gündem başlıkları olacaktır. Sorumlu mühendislik anlayışı, hem insan hem de doğa için sürdürülebilir çözümler üretmek demektir. Verinin yönetimi şeffaf, sistemler güvenli, süreçler izlenebilir olmalı. Aksi takdirde teknoloji, gelişimden çok kriz üretir. Etik değerlere bağlı bir teknoloji anlayışının hem birey hem toplum için en sağlıklı yoldur.

    Etik Olmadan Gelecek Yok

    Etik Günü vesilesiyle verdiği bu kapsamlı mesaj, sadece mühendislik camiasına değil; toplumun tüm kesimlerine önemli bir çağrıdır: Etik, gelişimin vicdanıdır. Bilimin ve teknolojinin rehberi ise ancak bu vicdanla anlam kazanır. Bu nedenle, etik ilkelerin yaşamın her alanında rehber olması için hepimize düşen görevler var. Çünkü etik olmadan, sürdürülebilir bir gelecek mümkün değil. Sağlıcakla…

  • Anadolu kadını Nene Hatun’un mirası

    Anadolu kadını Nene Hatun’un mirası

    Anadolu kadınının iman, cesaret ve vatan sevgisiyle yoğrulmuş mirası Türk milletinin tarih boyunca nice zorluklar içinde sergilediği mücadele ruhunun en güçlü sembollerinden biri, hiç şüphesiz ki Nene Hatun’dur. 22 Mayıs 1955’te hayata veda eden bu büyük kahraman, yalnızca bir savaş neferi değil; inancın, bağımsızlık azminin ve Anadolu irfanının abideleşmiş hâlidir.

    Aziziye Tabyası’ndan Milletin Yüreğine

    Erzurum’un soğuk sabahlarında, düşman top seslerinin yankılandığı o günlerde, Nene Hatun kundağındaki bebeğini bırakıp eline kazma ve baltayı alarak Aziziye Tabyası’na koşmuştu. Bu sadece bir kadının değil, bir milletin topyekûn şahlanışının adıydı. O gün cepheye inen eller, yalnızca silah değil; iman ve vatan sevgisiyle yoğrulmuş bir kararlılığı da taşıyordu.

    Vatan Sevgisiyle Yoğrulmuş Nesiller

    Bugün biz mühendisler, öğretmenler, bilim insanları ve anne-babalar olarak Nene Hatun’un bıraktığı mirası yalnızca tarihte değil, yaşadığımız hayatın her anında hissediyoruz. O’nun vatan uğruna yaptığı fedakârlıklar, bizlere yol göstermeye devam ediyor. Çünkü Nene Hatun’un cesareti, sadece savaş meydanlarında değil; sınıflarda, laboratuarlarda, atölyelerde ve sosyal projelerde yaşatılmaktadır.

    Kadın Eliyle Yükselen Bir Gelecek

    Günümüz Türkiye’sinde kadın mühendislerin, teknik eğitimcilerin, sağlık çalışanlarının ve gönüllülerin başarıları, Nene Hatun’un ruhunu modern çağda yaşatan sessiz kahramanlıklardır. Kadınlar, sadece evlerin değil; bilimsel projelerin, eğitim seferberliklerinin ve teknolojik atılımların da mimarıdır. Bugün bizler, mekaniği, elektroniği, yazılımı ve insan emeğini bir araya getirerek mekatronik sistemler tasarlarken, aynı zamanda topluma karşı sorumluluklarımızı da Nene Hatun gibi gönlümüzde taşımaktayız.

    Toplumsal Dayanışma ve Dini-Milli Şuur

    Nene Hatun’un hayatı, yalnızca bir kahramanlık değil; aynı zamanda yardımseverlik, dayanışma ve imanla yoğrulmuş bir yaşam öyküsüdür. O, yaralı askerleri tedavi ederken de, milletin birlik ruhuna omuz vermiştir. Bizler de bu ruhu yaşatarak, komşumuza sahip çıkarak, gençlerimizi eğiterek ve milli değerlere sıkı sıkıya sarılarak yolumuza devam ediyoruz.

    Nene Hatun Ruhuyla Geleceğe

    Bugün Türkiye, güçlü kadınları, üretken gençleri ve vatanına sevdalı insanlarıyla daha aydınlık bir geleceğe yürüyor. Nene Hatun’un torunları, artık siperlerde değil ama bilim merkezlerinde, eğitim kurumlarında, üretim tesislerinde aynı inançla mücadele ediyor. Bu millet, Nene Hatun’un gösterdiği o iman dolu cesareti ve vatanperver duruşu asla unutmayacaktır. Bizler de onun bıraktığı emaneti, her zaman omuzlarımızda bir şeref nişanı olarak taşıyacağız.

    Haber: Yalçın ÇELİK

  • Millet Olmanın Temel Harcı İnsani Değerler ve Dayanışma

    Millet Olmanın Temel Harcı İnsani Değerler ve Dayanışma

    Günümüz dünyası, teknolojik ilerlemelerle büyük bir dönüşüm yaşarken, insanı insan yapan değerlerin korunması her zamankinden daha büyük bir önem arz etmektedir. Makineleşen hayatın soğuk yüzüne karşı, Anadolu insanının yüreğinden gelen sıcaklık; merhamet, adalet ve dayanışma gibi kadim değerlerle yaşatılmak zorundadır.

    Bir toplumun büyüklüğü, yalnızca sahip olduğu ekonomik güce ya da savunma sanayisine değil, taşıdığı ahlaki mirasa dayanır. Teknik öğretmen ve bir mühendis olarak, bu süreci sadece teknik boyutlarıyla değil, aynı zamanda toplumsal ve insani açılardan da değerlendirmeyi görev bilirim.

    “İnsani Değerler Olmadan Gelişme, Eksiktir”

    Bir milletin gerçek gücü, teknoloji üretmesi kadar, o teknolojiyi hangi ruhla kullandığıyla ilgilidir. Merhametli bir toplumun elindeki imkân, mazluma umut, zalime karşı ise duruş olur. Bizler tarih boyunca yalnızca sınırlar çizmekle değil, gönüller kurmakla da meşgul olduk. Şimdi de bu sorumluluğu yeniden omuzlamamız gerek.

    Dayanışma Kültürü Anadolu’nun Mayasıdır

    Türk milletinin binlerce yıllık tarihinde kriz dönemlerinde dahi yardımlaşma kültüründen vazgeçmedi. Özellikle deprem ve sel gibi afetlerde Anadolu insanının sergilediği dayanışmayı örnek gösterebiliriz. Afetlerde battaniyesini paylaşan, aşını bölüşen halkımız; bugünkü beton şehirlerin değil, geçmişten gelen güçlü değerlerin mirasçısıdır. Dayanışma, bu topraklarda yalnızca sosyal bir alışkanlık değil, varoluşsal bir şuurdur.

    Kırsala Yatırım, Topluma Güç Demektir

    Kırsal bölgelerde görev yapan öğretmenler, sağlık personelleri ve esnafın; büyükşehirdeki modern sistemlerle eşdeğer katkı sunuyor. Bir köy okulunda öğrencisine umut olan öğretmen ile yüksek teknolojiye imza atan mühendisin hizmeti aynı derecede kıymetlidir. Bu nedenle eğitim, sağlık ve sosyal hizmetler her vatandaşa eşit şartlarda ulaşmalıdır. Kırsalda adaletli dağıtılan hizmet, ülkenin tamamında güvenin ve istikrarın temelidir.

    Gençlere ve Kadınlara Yönelik Atılımlar Şart

    Toplumun dinamizmini sağlayan gençler ile üretim gücünü artıran kadınların daha etkin hale gelmesi gerekir. Çözüm önerilerim de şu şekilde sıraladım:

    • Mesleki eğitim ağlarının güçlendirilmesi,
    • Genç girişimcilere rehberlik ve destek programlarının yaygınlaştırılması,
    • Kadınların üretim kooperatifleri ve sosyal projelerde daha fazla yer alması,
    • Kırsalda ulaşılabilir sağlık ve eğitim imkanlarının artırılması,
    • Aile destek programlarının sürekli ve denetlenebilir biçimde uygulanması.

    “Millet Olmak Sadece Kanla Değil, Kanaatle de Olur”

    Toplumsal kalkınmanın yalnızca maddi değil, manevi değerlere de dayanması gerekir. Birlikte yaşamanın harcı; adalet, vicdan ve inançtır. Bu ülkenin her evladı, hangi bölgede olursa olsun devletine güvenmeli, kendini güvende hissetmelidir. Teknoloji çağında yaşamak, bizi insanlığımızdan uzaklaştırmamalı. Aksine, bilimle yoğrulmuş bir vicdan, ülkenin istikbali için en sağlam temeldir.

  • Yerel Yönetimlerde Yeni Dönem Başlıyor

    Yerel Yönetimlerde Yeni Dönem Başlıyor

    Türkiye’nin idari yapısında önemli değişiklikler içeren yeni bir düzenleme süreci başlatıldı. Yerel yönetimlerde yeni dönem başlıyor. Nüfus kriteri değişiyor, statüler yeniden tanımlanıyor.

    16 Mayıs 2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) sunulan ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) tarafından hazırlanan 35 maddelik yasa teklifi, belediye teşkilatlanması ile köy statülerine yönelik kapsamlı düzenlemeler içeriyor. Bu teklif, yalnızca idari sınırları ve yapılanmaları değil, aynı zamanda kamu kurumlarının işleyiş biçimlerini ve bazı kadro politikalarını da doğrudan etkileyecek nitelikte.

    Belediye Kuruluşunda Alt Sınır 5 Bin Kişi Olacak

    Teklifin öne çıkan maddelerinden biri, belediye kurulabilmesi için gerekli olan nüfus alt sınırının 2 binden 5 bine çıkarılmasıdır. Bu değişiklikle birlikte, nüfus yoğunluğu düşük olan beldelerde hizmetlerin daha etkin sunulabilmesi ve kamu kaynaklarının daha verimli kullanılması hedeflenmektedir. Aynı kapsamda, mevcutta belediye statüsüne sahip ancak nüfusu 2 binin altına düşmüş yerleşim birimlerinin köy statüsüne dönüştürülmesi öngörülmektedir. Bu yerlerde belediye başkanlığı, meclisi ve encümeni kaldırılarak, yönetim yetkisi doğrudan köy muhtarlığına devredilecektir. Yapılan düzenlemenin temel amacı; idari yükü azaltmak, mali kaynakları daha dengeli kullanmak ve küçük yerleşim birimlerinde karşılaşılan hizmet sunumundaki zorlukları ortadan kaldırmaktır.

    Torba Yasa Teklifi Geniş Kapsamlı Yapısal Düzenlemeler İçeriyor

    Söz konusu teklif yalnızca yerel yönetimlerle sınırlı kalmayıp, kamu yönetiminin çeşitli alanlarında da yapısal değişiklikler getirmektedir:

    TSK’da Terfi Esnekliği: Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin rütbe terfilerinde bekleme süreleri, Cumhurbaşkanı’nın yetkisiyle artırılabilecek veya kısaltılabilecek. Bu düzenleme, olağanüstü koşullarda personel yapısının dinamik şekilde yönetilmesine olanak sağlayacaktır.

    Yabancı Akademisyenlere Kota: Yükseköğretim kurumlarında görev alabilecek yabancı uyruklu öğretim elemanlarının oranı, toplam akademik kadronun yüzde 2’si ile sınırlandırılacaktır. Böylece yerli akademik potansiyelin artırılması ve üniversitelerde milli kadroların güçlendirilmesi amaçlanmaktadır.

    İl Koordinasyon Ofisleri Kurulacak: Gençlik ve Spor Bakanlığı, illerde merkezi yönetimin etkinliğini artırmak amacıyla doğrudan bağlı koordinasyon ofisleri açabilecek. Bu sayede gençlik ve spor alanındaki faaliyetlerde daha hızlı ve etkili hizmet sunumu sağlanacaktır.

    Ekonomik ve Sosyal Konsey Yetkisi Cumhurbaşkanı’nda: Ekonomik ve Sosyal Konsey’in yapısı, üyeleri ve çalışma esasları Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek. Bu düzenleme, karar alma süreçlerinin hızlandırılması ve stratejik planlamaların daha etkin yapılabilmesini hedeflemektedir.

    Amaç: Daha Etkin, Sade ve Verimli Bir Kamu Yönetimi

    AK Parti temsilcileri, teklifin temel amacını; kamu kaynaklarının daha etkin kullanılması, hizmet sunumunda kalite artışı ve idari yapının sadeleştirilmesi olarak açıklamaktadır. Özellikle düşük nüfuslu belde belediyelerinin sınırlı kaynaklarla üstlendikleri sorumlulukların hizmet kalitesini düşürdüğü; yeni düzenlemeyle bu durumun önüne geçileceği vurgulanmaktadır. Belediye kurulması için nüfus eşiğinin yükseltilmesi ise, plansız şehirleşmenin önüne geçilmesi açısından kritik bir adım olarak değerlendirilmektedir.

    Meclis Süreci ve Toplumsal Etkiler

    Yasa teklifinin TBMM komisyonlarında önümüzdeki günlerde görüşülmesi bekleniyor. Özellikle belediye statüsünü kaybetme ihtimali bulunan yerleşim birimlerinde sosyal ve siyasi tepkilerin doğabileceği belirtiliyor. Muhalefet partileri ve sivil toplum kuruluşlarının bazı maddelere yönelik eleştiriler getirmesi beklenmektedir. Ancak uzun vadede, kamu hizmetlerinin etkin sunumu ve mali kaynakların rasyonel kullanımı bakımından söz konusu düzenlemelerin olumlu katkılar sağlayacağı düşünülmektedir.

    Türkiye İdari Yapısında Dönüşüm Sürecine Giriyor

    35 maddelik yasa teklifi, Türkiye’nin yerel yönetim yapılanmasında köklü değişikliklerin habercisi niteliğinde. Hem teknik hem de yönetsel açıdan değerlendirildiğinde; bu düzenlemelerin, çağın ihtiyaçlarına uygun, sadeleşmiş ve daha sürdürülebilir bir kamu yönetimi yapısını hedeflediği anlaşılmaktadır.

    Haber: Yalçın Çelik