Mustafa Pehlivanoğlu: Bir Ülkücünün Şehadeti, Bir Neslin Onuru Vatanı İçin Asılan İlk Ülkücü Gencin Hüzünlü, Gururlu Hikayesi
Türkiye yakın tarihinin en acı, en onurlu sayfalarından biri… Adı, imanla yoğrulmuş bir gençliğin sembolü oldu: Mustafa Pehlivanoğlu. O, 22 yaşında darağacına yürürken bile vatan sevgisinden, imanından ve ülküsünden bir adım geri atmadı.
Bir Anadolu Çocuğundan, Bir Ülkücü Destana
1958 yılında Ankara’nın mütevazı topraklarında dünyaya geldi Mustafa Pehlivanoğlu. Çocukluğu, vatan sevgisi ve ahlak terbiyesiyle geçti. Ankara’da okurken milliyetçi düşünceyle tanıştı, Türk milletinin birliği ve bağımsızlığı için ülkücü hareketin içinde yer aldı. O yıllar, Türkiye’nin ateşle imtihan edildiği karanlık yıllardı. Sokaklar ideolojik kamplara bölünmüş, gençler kardeş kanıyla sınanıyordu. Mustafa, eline taş bile almadan, “Benim kavgam; Allah için, vatan içindir” diyordu.
12 Eylül’ün Karanlık Gecesi ve Adaletin Sessizliği
9 Ekim 1978 günü Ankara Bahçelievler’de yaşanan olay sonrası “suçlu” ilan edildi. Deliller zayıftı, savunması dikkate alınmadı, işkence altında alınan ifadeler dosyaya “delil” diye eklendi. Ancak o susmadı. Mahkeme heyetine, “Benim davam Allah katındadır, Allah adalet sahibidir” diye haykırdı. 12 Eylül darbesiyle birlikte “bir sağdan, bir soldan” denilerek adalet terazisi bozuldu. Ve o genç yaşında, milletinin kaderine kurban gitti.
7 Ekim 1980: Vatan İçin Son Nefes
7 Ekim 1980 sabahı Ankara Merkez Kapalı Cezaevi’nde şehadet şerbetini içti.
Henüz 22 yaşındaydı.
İdam sehpasına yürürken, dudaklarında sadece “Vatan sağ olsun” sözleri vardı.
O an orada bulunan görevliler, son anlarında bile korkusuz, vakar dolu bir duruş sergilediğini anlatır.
Kendisine idam sehpasında Kur’an-ı Kerim okuma hakkı verildiğinde, gözlerinden yaşlar süzülürken şöyle dedi:
“Ben şerefimle ölüyorum, siz nasıl yaşayacaksınız?”
Bir Anneye, Bir Millete Yazılmış Mektup
Cezaevinden ailesine yazdığı veda mektubu, bugün hâlâ yürekleri dağlar:
“Sevgili anneciğim,
Hakkınızı helal edin.
Ben vatanım için canımı veriyorum, üzülmeyin.
Şehadetim sizin için bir iftihar vesilesi olsun.
Beni değil, vatanımızın haline ağlayın.
Elveda anneciğim…”
Bu satırlar, bir neslin vicdanında yankılandı.
Mustafa, sadece annesine değil, bütün Türk milletine şerefli bir vasiyet bıraktı.
Bir Ülkücü Kahraman, Bir Türk Evladı
Mustafa Pehlivanoğlu, Türk-İslam ülküsünün yaşayan bir timsaliydi.
Onun ölümü bir son değil, ülkücü gençliğin dirilişine vesile oldu.
O günden sonra nice genç, onun adını yüreğinde taşıdı, “Mustafa ağabeyimiz gibi dik duracağız” dedi.
Bugün ülkücü camia ve tüm milliyetçi gönüller, onun aziz hatırasına saygı duruşundadır.
Adı, Türk milletinin vicdanında adalet, iman, mertlik ve vatan sevgisiyle birlikte anılır.
Bir Neslin Vicdanı, Bir Davanın Sembolü
Zulme uğrasa da, darağacına gönderilse de, o daima hakkın tarafında kaldı.
Pehlivanoğlu’nun idamı, sadece bir gencin değil, bir vicdanın idamıydı.
Ama inanan gönüller bilir ki;
“Şehitler ölmez, vatan bölünmez.”
Unutulmadı, Unutulmayacak
Her yıl 7 Ekim’de, Türkiye’nin dört bir yanında dualarla anılıyor Mustafa Pehlivanoğlu.
Onun adı, tarih sayfalarında bir adalet çığlığı, bir inanç destanı olarak yaşamaya devam ediyor.
O, Türk gençliğine şunu öğretti:
“Bir ülküye inanmak, uğruna ölümü bile gülümseyerek karşılamaktır.”